Namaz Kılmayan Cami

“İnsanın bir ferdinde bir cemaat-i mükellefîn bulunur.”  Mesnevî-i Nuriye İnsan tek başına ayrı bir âlem… Aklının, kalbinin, hayâlinin, hâfızasının, organlarının ve his dünyasının kendilerine uygun ibadetleri ve tesbihleri var. Sadece birkaç misâl: Aklın ibadeti, “necisin, nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun?” suallerinin cevabını arayıp bulmak… Kendisini ve topyekûn…

Gayba İman

GAYB “ Gizli olan, görünmeyen” Kur’an-ı Kerim muttakilerden, yâni takva sahibi mü’minlerden bahsederken onların en büyük özelliği olarak “gayba imanlarını” gösterir. “O muttakiler ki gayba iman ederler” mealindeki âyet-i kerimeyi tefsir eden büyük âlimlerimiz, gayba imana iki şekilde mânâ verirler. Birincisi, “onlar gayba iman ederler;…

Nefse edilen zulüm

“En kıymettar âletleri en kıymetsiz şeylerde sarfedip, nefsine zulmettin.” Sözler Bu güzel söz, “Muhakkak, Allah, mü’minlerden nefislerini ve mallarını cennet mukabilinde satın aldı” âyet-i kerimesinin tefsiri sadedinde ifade buyrulmuş. Nefis; akıl ve kalbimizden elimize ayağımıza kadar bütün cihazatımızı ve duygularımızı, mal ise bunların dışında kalan maddî…

Azizler ve zeliller

İzzet ancak Allah’tandır, kimde ne izzet varsa, O’nun ihsanı…  Zillet de ancak Allah’tan, kimde ne zillet varsa O’nun vergisi… İzzet tacı da zillet gömleği de O’nun hazinesinde… Bunları mahlûkatına sıra sıra giydirir… Önceki günün azizleri, dün zelil oldular. Bugünkü azizler de zilleti tatmak için yarını…

Gerçek Üzerine-I (Bir okuyucuya açık mektup)

“Belki bütün hakaik-i kâinat, o mahiyetin Esma-i Hüsnasından olan Hak isminin şualarıdır.” Mektubat “Kâinat mescid-i kebîrinde Kur’an, kâinatı okuyor! Onu dinleyelim… Hak olup, Hak’dan gelip, Hak diyen ve hakikatı gösteren ve nuranî hikmeti neşreden O’dur.”  Sözler Bu mektubumda size “gerçeğin ne olduğu” konusunda birşeyler yazmağa…

Varlık ve yokluk üzerine

“Adem-i mutlak zaten yoktur, çünkü bir ilm-i muhit var.”  Mektûbat Vücut, Allah’ın ezelî bir sıfatı. Türkçesi, varlık. O’nun lütfuyla yokluktan kurtulup varlık sahasına kavuşana da “mevcud” diyoruz. Yâni vücut bulmuş, var olmuş. Allah’ın icadiyle var olan her mahlûk, mevcud ismiyle anılır. … Var ve yok…

Tecelliyle çalışmak

“Şeriat ve sünnet-i seniyyenin ahkâmları içinde cilveleri intişar eden Esma-i Hüsnanın herbir isminin feyz-i tecellisine bir mazhar-ı câmî olmağa çalış.”  Sözler   Üstad Bediüzzaman Hazretleri, “nasıl esmada bir ism-i âzam var, o esmanın nukuşunda dahi bir nakş-ı âzam var ki, o da insandır” buyurarak insanın…

Birlikte tecelli

“Bir iş, bir işe mâni olmuyor.” Sözler Bir mimar, köprüsünü yaparken, ötede çeşmesi onun yolunu bekler. Han ile uğraşırken hamamı ihmal eder. Bir işi tamamlamak için berikini yarım bırakmak, birisiyle uğraşırken ötekileri ihmal etmek durumundadır. Çünkü insan her şeyiyle sınırlı, her cihetle âciz ve bütün…

Nurla aydınlanan Vahdet-ül vücud

“Vahdet-ül-vücudu nasıl görüyorsun? – Tevhidde istiğraktır ve nazara sığmayan bir tevhid-i zevkîdir.” Mesnevî-i Nuriye Vahdet-ül-vücud “lâ mevcude illâ hu” cümlesinde ifadesini bulan bir tasavvuf meşrebi. Felsefecisinden materyalistine kadar geniş kitlelerin dikkatini çeken ve bunların herbirince değişik yönlere çekilen bir garip ekol. Önce, vahdet ve vücut…

Dört isim

“Sâni-i Zülcelâl, hem evveldir, hem âhir, hem zâhirdir, hem bâtın.” Mesnevî-i Nuriye Kur’an-ı Kerim’de Esma-i Hüsna’dan Evvel ve Âhir, Zâhir ve Bâtın isimleri birlikte beyan edilir. Evvel ismi bize ezeliyet dersi verirken, Âhir ismi nazarımızı ebediyete çevirir ve sonunda O’na rücu edeceğimizi ihtar eder. Zâhir…