Neden ben değil de biz diyoruz?

“İyyake na’büdü ve iyyake nestain”de; “biz yalnız sana ibadet ederiz ve ancak senden yardım dileriz.” ifadesinde neden çoğul kipi kullanılmıştır? Bu konuda risalelerde müstakil bir bahis vardır. Özet olarak: İnsan tek başına da namaz kılsa, “na’büdü, nestein” (ibadet ederiz, yardım dileriz) derken bütün müminleri kastedebilir.

Cenab-ı Hakkın zıddının olmamasını nasıl anlamalıyız? Zıddan kastedilen nedir?

Cenab-ı Hakkın misli, şeriki, naziri ve şebihi olmadığını ve olamayacağını anlıyoruz. Ancak zıddının olmamasını nasıl anlamalıyız? Zıddan kastedilen nedir? Cevap: Varlık kavramı için şöyle üçlü bir sınıflandırma yapılıyor: Vacib, mümkin ve mümteni. Vacib, olması zaruri, olmaması muhal olan demektir. Allah’ın varlığı zatındandı ve vaciptir. Mümkin…

“Ey insan, eğer insan isen bismillahirrahmanirrahim de!” cümlesinde neden sadece Müslümanlara değil de bütün insanlara hitap edilmiş? Zira besmeleyi Müslümanlar söylerler.

Bu hitap hem bize hem de bütün insanlık âleminedir. Üstadımız,  İslamiyet için “insaniyet-i Kübra” ifadesini kullanıyor. Biz mümin bir insan olarak, bütün kâinatta, yeryüzündeki bütün canlı türlerinde ve kendi ruh âlemimizdeki İlahi terbiyeleri düşünmeli, bütün bunların Allah’ın rahmetiyle geçekleştiğinin şuurunda olarak, Allah namına hareket etmeli,…

Kâinat simasındaki sikkenin, besmeledeki Allah lafza-i celali ile, küre-i arz simasındaki sikkenin Rahmân ismi ile ve insanın manevî simasındaki sikkenin de Rahîm ismi ile nasıl bir münasebeti vardır? İnsanın manevî simasındaki “sikke-i ulya-i rahimiyet” nasıl anlaşılmalıdır?

“Lafza-i celal, Allah’ın zâtına isim ve unvan olduğu” için bütün âlemlerdeki her çeşit tecelliyi içine almaktadır. Rahman ise, Üstadın ifadesiyle, Rezzak manasınadır ve bu isim sadece yeryüzündeki canlılarda tecelli eder. Rahîm ismi ise daha çok ahirete bakar ve yeryüzündeki bir milyonu aşkın canlı türü içinde…

Ağaçların ipek gibi yumuşak kök ve damarlarının sert olan toprağı ve taşları delmesini, biyoloji uzmanları enzimlerle izah ediyorlar. Dolayısıyla besmeleyle irtibatı nedir? Acaba burada bütün sertliklere ve salabetlere karşı, yumuşaklığın tavsiye edilmesi söz konusu mudur?

Sert cisimlerin yumuşak cisimlere engel olmaları, onlara ezmeleri tabiatta çokça görülür. Yani sertin tabiatında yumuşağa galip gelme vardır. Burada ise bu tabiat kanunun tam tersi bir icraat görülüyor. Demek ki, tabiat hakiki fail değil.

Sahib-i Kâinatın ismini alan kimselerin, “her hadisatın karşısında titremeden kurtulması” her zaman olmuyor. Yani besmeleyle başladığımız işler ve faaliyetler, bazen sıkıntı ve meşakkat verebiliyor. O halde kâinat sahibinin ismini almayı nasıl anlayacağız?

Besmeleyle başlanan bir işin mutlaka başarıyla sonuçlanacağı şeklinde bir hüküm vermek yanlış olur. Ama mutlaka hayırla sonuçlanacağı rahatlıkla söylenebilir. Üstadın “Esbaba teşebbüs bir dua-ı fiilîdir.” sözünü hatırlayalım. İnsan başarı için gerekli sebepleri yerine getirdiğinde kendine düşen görevi yapmış olur. Neticeyi yaratmak Allah’ın hikmetine bağlıdır. Bir…