Mukaddeme
Kırk sene ömrümde, otuz sene tahsilimde yalnız dört kelime ile dört kelâm öğrendim; tafsilen beyan edilecektir. Burada yalnız icmalen işaret edilecektir. Kelimelerden maksad: Mana-yı harfî, mana-yı ismî, niyet, nazardır. Şöyle ki:
Cenâb-ı Hakk’ın masivasına (yani kâinata) mana-yı harfiyle ve O’nun hesabına bakmak lâzımdır. Mana-yı ismiyle ve esbab hesabına bakmak hatadır.
Açıklama:
Bediüzzaman hazretleri Arapça gramerinde geçen “isim ve harf” tariflerini akaid ilmine uygulamış ve İlâhî birer sanat eseri olan bu âlemdeki varlıklara nasıl bakılması gerektiğini ortaya koymuştur.
“İsim”, başkasına muhtaç olmaksızın tek başına bir mana ifade eder. “Harf” ise, tek başına bir mana ifade etmeyip başka bir kelimenin anlaşılmasına yardım eder. Meselâ, “masa” kelimesi bir isim olarak tek başına bir mana taşımaktadır. Ama, “nın” edatı, yalnız olarak bir mana ifade etmez, ancak “masanın” dediğimizde masa kelimesinin anlaşılmasına yardımcı olur.
Burada şunu ifade etmek gerekiyor. Arapçada harf denildiği zaman sadece a,b,c gibi harfler anlaşılmaz. Birkaç harften meydana gelen harf-i cerler, harf-i tarifler de yine harf olarak nitelendirilirler. “İle” manasına gelen “ba” harfi, gibi, “…den, …dan” manasına gelen “min” de bir harf-i cerdir; yani kendilerinden sonra gelen ismi esre okuturlar. Halbuki, “min” harf-i cerri iki harften (mim, nun) meydana gelir. Keza, “…ye, …ya” görevi yapan “ilâ” da üç harften (elif, lam, ya) meydana gelir. Muayyenlik ifade eden harf-i tarifler de elif ve lam olmak üzere iki harften meydana gelirler. Bir ismin başına “el” harf-i tarifi geldiğinde, onun “bilinen bir şey” olduğu anlaşılır, bu harf-i tarif gelmese “herhangi bir şey” olarak anlaşılır. İngilizcedeki “a” ve “the” gibi.
Bu kısa açıklamadan sonra, konuya dönelim. Bir meyveden, meselâ bir portakaldan söz ederken, onun özelliklerinden, taşıdığı vitaminlerden, yetiştiği beldelerden bahsedip de onun bir İlâhî eser ve insanlara bir ihsan, bir lütuf olduğundan hiç söz etmemek, portakala “mana-yı ismiyle” bakmak demektir. Yani, onu müstakil bir varlık olarak düşünüp, yaratıcısını hiç nazara almamak “mana-yı ismiyle” bir bakıştır.
O portakalın insana faydalı bir rızık olduğunu düşünmek, şeklinden, kokusundan, renginden, taşıdığı zengin C vitaminine kadar her şeyiyle insana göre yaratılan bu meyveyi, Allah’ın Rezzak isminin bir tecellisi olarak seyretmek ise “mana-yı harfiyle” bir bakıştır. Yani, o meyve bir harf olarak Rezzak isminin anlaşılmasına yardım etmekte, insana o İlâhî ismi hatırlatmakla onu düşünmeye ve şükre davet etmektedir.