“En ince ve gizli işleri, bütün incelikleriyle bilen
ve onlara çok kolay nüfuz eden.”“Kullarına, sezilmez yollardan faydalar ulaştıran.”
“Lütufla muamele eden.”
“Allah, kullarına karşı lütuf sahibidir; dilediğini rızıklandırır.
O, kuvvetlidir, Azîz’dir.”( Şûrâ Sûresi, 42/19)
Latîf, kelime mânâsıyla, ‘katı olmayan, ince, hoş ve yumuşak’ mânâsına gelir. Latîf kelimesinin, hem ‘lütuf ve yardım’la, hem de letafetle yani ‘kesif ve katı olmamak’la ilgisi vardır.
Bir ismi de Nur olan Allah’ın bütün sıfatları latîftir; zâtı da, sıfatları da maddeden münezzehtir.
Şu âyet-i kerîme Latîf isminin bu mânâsını bize ders verir:
“Gözler O’nu göremez, O bütün gözleri görür. O Latîf’tir, Habîr’dir.” (En’am sûresi,6/103)
“Allah kullarına latiftir, dilediğini rızıklandırır.” (Şura Sûresi, 42/19) âyetinde Latîf, ‘son derece lütufkâr olan, kullarına ince ve sezilmez yollardan ihsanlarda bulunan’ mânâsındadır.
“Yaratan bilmez olur mu? O, Latîf’tir, Habîr’dir.”(Mülk Sûresi, 67/14 ) âyetinde ise Latîf, “en ince şeyleri kolaylıkla bilen” mânâsına gelmektedir.
Varlık âleminde latîf varlıklar, maddî ve kesif eşyadan kat kat fazladır. İnsan ruhu ve ona bağlı ince hissiyatlar buna misal verilebilir. Midenin bir gıdayı hazmetmesiyle, aklın bir mânâyı kavraması ve anlaması birbirinden ne kadar farklıdır! Akıldaki bu ince faaliyet Latîf olan Allah’ın büyük bir ihsanıdır.
Yavrusunu kucağına alıp emziren bir annenin kolları bebeği sardığı gibi, latîf şefkati de aynı şekilde yavrusunu her yönden kuşatır. Bu, Allah’ın hem o anneye, hem de yavrusuna büyük bir lütfudur.
Letafet denilince, aklımıza hemen yumuşaklık gelir. Bir insan, başkalarına karşı ne kadar yumuşak davranır ve ne kadar lütufkâr olursa Latîf isminin feyzinden o kadar fazla nasip almış demektir.
Selam ve dua ile…