“…Hasenatta iftihara hakkı yoktur. Onda onun hakkı pek azdır.” Sözler
İşlediğimiz sevaplarla iftihar etmek yerine şükretmek durumundayız. Zira, o sevaplarda bizim hissemiz çok azdır. En büyük ibadet olan namazı örnek alalım.
Namazı kılmamız için, öncelikle, vaktin girmesi gerekiyor. Onun için de dünyanın dönmesi lazım. Bunda hiçbir hissemiz yok.
Okuduğumuz Kur’ânı Allah inzal etmiş, ona muhatap olan aklımız, onu tilavet eden dilimiz, üzerinde namaz kıldığımız zemin, secde mahallimizi gösteren ışık, okumak için aldığımız nefesler hep Allah’ın ihsanı.
Bizim hissemiz sadece emre uymak ve namaz kılmaya meyletmektir. Bundan ötesi hep Allah’ın ihsanıyla ve yaratmasıyla gerçekleşir.
Cennetin sırf bir İlâhi ihsan olduğunun ve ibadetle kazanılamayacağının çok cihetlerinden birisi budur. Bir başka ciheti de şu olsa gerektir:
Cenâb-ı Hak lütfundan ve kereminden, günahları bir yazmakta, sevapları ise on, yetmiş, yedi yüz ve daha fazla yazmaktadır. Mizanda bir müminin sevapları ağır geldiğinde, bunun mühim bir sebebi sevaplarının kat kat yazılmış olmasıdır. Bundan dolayı bir insan “İşlediğim sevaplar daha ağır geldiği için cenneti kazandım.” diyemez. Sevapları bir yazılsaydı belki o saadet diyarına gidemeyecekti.