“Tabiiyyunun ağzına şiddetle tokat vuruyor, kör olası gözüne parmağını sokuyor ve diyor ki: “En güvendiğin salabet ve hararet dahi emir tahtında hareket ediyorlar ki…” Tabiiyyunlar neden en çok salabet ve hararete güvenirler?

Tabiat, aslında “yaratılış, fıtrat” manasına gelir. Kâinatın tümü için de bu tabir kullanılmaktadır. Sertin tabiatında yumuşağı ezmek, ona yol vermemek vardır. Aynı şekilde sıcaklığın, ateşin tabiatı kurutmak, yakmak, kül etmektir. Bir kıvılcımın nice ormanları yakıp kül etmesi bunun açık delilidir.

Öte yandan, yine Nur Külliyatında beyan edildiği gibi, “hareket hareketi, hararet kuvveti, kuvvet cazibeyi zahiren tevlid eder(doğurur)”. Soruda geçen bu ifadeyle, tabiatçıların bütün kuvvetleri harekete, titreşimlere  bağladıklarına da işaret edilmiş olabilir.

Yine fizikçiler maddeyi “enerjinin kesifleşmiş, katılaşmış hali” şeklinde tarif ederler. Atomun parçalandığında enerjiye dönüşmesini de buna delil gösterirler. Enerjinin tabiatına “maddeye dönüşmeyi,” maddenin tabiatına da parçalandığında yeniden “enerjiye dönüşmeyi” koyan Allah’tır. Bunlar kendi tabiatlarını kendileri belirlemediklerine göre, onlara güvenmek yerine onların sahibine tevekkül etmek gerekir. Akıl ve vicdan bunu emreder. Allah, gözün tabiatına görmeyi, elin tabiatına tutmayı, kulağın tabiatına işitmeyi koymuştur. Yine akıl ve vicdan, bu özelliklere değil onları koyana nazar etmeyi emreder.

İşte tabiatçılar bunu başaramayıp maddede boğulan, Allah’a tevekkül etmek yerine bu tabiatlara güvenen zavallı kişilerdir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.