Hitab-ı iyyakena’büdü demekle, herkese kâfi gelmeyen; kesret-i mahlûkattaki vahidiyet tecellisini nasıl anlamalıyız?

643870_282785251822030_1206722291_n

İlahî sıfatların tasarrufu altında bulunan sonsuz mahlukatı ne bilmemiz mümkündür ne de hayal etmemiz. Genlerden, atomlardan, arşa, lehv-i mahfuza, melekler alemine, henüz ışığı dünyamıza ulaşmamış yıldızlara kadar bütün bu varlıklar Allah’a ibadet halindedirler, Onun emri dairesinde hareket eder, vazife görürler. Bütün bunları tasavvur etmek ve bunların tamamı namına “iyyakena’büdü” demek çok zor ve ancak kâmil insanlara mahsustur. Bunun yapabilmek için, Üstadımızın ifadesiyle, “küre-i arz vüsatinde  bir kalp lazımdır.”

Allah isminden hareket edildiğinde bu kadar büyük bir daire karşımıza çıkar. Rahman isminde ise yeryüzünde kendilerine verilene ibadet görevlerini yerine getiren bütün canlı türleri namına böyle demek biraz daha kolaydır. Kendi vücudumuzdaki bütün hücreler, bütün organlar, ruh dünyamızdaki bütün duygular namına böyle dememiz, yahut birlikte namaz kıldığımız cemaati düşünerek böyle söylememiz ise en kolayıdır.  Bu da vahidiyet içinde bir ehadiyet tecellisidir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.